Akbelen Direnişi Bir tarafta özel şirketin çıkarlarını koruyan kolluk kuvvetleri diğer tarafta ağaçlarının kesilmemesini isteyen direnen Akbelen halkı. Bakıldığı noktada ne kadar da korkunç görüntü geliyor gözlerimizin önüne. Köy halkı her ne kadar barışçıl bir eylem sağlamak istese de kolluk kuvvetleri orantısız güç kullanıyor. Oysa iki yıldan beri direnen Akbelen halkının tek istekleri var yaşam alanlarının katledilmemesi… Şarkılar türküler eşliğinde yapıyorlar protestolarını çok da masumane aslında ama yapılan müdahaleler o kadar da masumane değil! Sabahın erken saatlerine biber gazına maruz kalıyorlar mesela, şiddete maruz kalıyorlar ama tüm bu yaşananlara rağmen ‘Akbelen ormanını vermeyeceğiz’ sloganları yükseliyor hep bir ağızdan. Büyük dayanışma çarpıyor gözlere ağaçlar kesilmesin diye çadır kurup kalanlar var orada, oraya her gelen bir şeyler alıp geliyor gevreği paylaşıp yiyorlar. Gazeteciler ise onca baskıya rağmen halka doğru haber ulaştırabilmek adına dayanışma içerisinde büyük savaş veriyor. Kimisinin makinesinin objektifi kırılsa da kimisine soruşturma açılsa da görevini layığıyla yapmaya çalışıyor. Akbelen tarihi bir mücadeleye tanık ediyor gencinden, yaşlısına Türkiye’nin her yerinden katılım sağlanıyor. Unutulamayacak izler bırakıyor bizlere. Birazda ‘Gezi’ ruhunu anımsatıyor sanki... Siyasal iktidarın ve onun izniyle ağaçları kesen şirketin görmediği ya da görmek istemediği temel husus şu: Burada insanlar yaşıyor. Bu insanların doğa ile iç içe bir yaşam ilişkisi var. Bu orman, bu zeytinlikler, bu toprak hem onların geçim kaynağı, hem de yaşamlarının ayrılmaz bir parçası. Ağaç kesilmesin diye ağaca sarılan 88 yaşındaki Zehra Teyze sadece ağacı korumayı amaçlamıyor. Aynı zamanda kendi yaşamını korumaya çalışıyor. Katledilen doğa orada yaşayan insanların kimliğini oluşturuyor. Zehra Teyze bu doğa içinde, bu doğa ile birlikte var. ‘AKBELEN’E GİDEBİLMEK’ Geçtiğimiz haftalarda kameraman olarak Akbelen’de yerimi almıştım sizlere yaşadıklarımızı anlatmak istiyorum güzel mücadeleye daha yakından şahitlik edelim istedim... Sabahın erken saatlerinde çıktık yola tam 4 otobüs dolu dolu kimisi çevreci, kimisi öğretmen, kimisi dernek başkanı... Şarkılar türküler söyleniyordu otobüsün içinde... Direnişçiler şarkılar sloganlar atarken kolluk kuvvetleri gösterdiği sert tavırlar ile göz dağı vermeye çalışıyordu. Tüm bu gözdağına rağmen müthiş bir kalabalık vardı o gün. Tek tek konuştu direnenler. Bir yaşlı teyzenin ağzından şu sözler döküldü ‘Bende oğlumu askere gönderdim, oğlum annelere böyle mi yaptı?’ diyerek gösterdi tepkisini bir diğer direnişçi ise ‘Biz kötülüğe iyilik ile cevap vereceğiz’ dedi. Söz söyleyenlerin çoğu kadındı burada bir kez daha anladım ki kadının gücü ve cesur oluşu önünde hiçbir engel duramaz. TBMM’ye hep bir ağızdan ses yükselttiler o gün 8 Ağustos Salı günü meclise gitmek için yola çıktılar bir kez de oradan haykırdılar ‘Akbelen ormanına dokunmayın’ diyerek. ‘AKBELEN NEDEN ÖNEMLİ’ Yapılan araştırmalara göre Akbelen’de 200’den fazla bitki türü, 100’den fazla kuş türü ve 30’dan fazla memeli türünün yaşıyor. Uzmanlara göre bölgede ağaçların kesimi sonucunda ekosistem oldukça dengesiz bir hâl alacak, bölgedeki sular kirlenecek ve iklim değişikliği çok daha kötü bir hâl alacak. Akbelen’de ağaçların kesilmesi sadece Muğla’da değil özellikle Ege Bölgesi başta olmak üzere bütün Türkiye’nin ekolojik sisteminde ağır sonuçlar doğurmaya aday. Son 1-2 ayda yaşadığımız hava sıcaklıklarını düşündüğümüzde bu ekolojik değişiklerin yaratacağı olumsuzlukları görmemek mümkün değil. Havalar ısındı ve böyle devam ederse çok daha ısınacak. Akbelen ve benzeri doğa katliamları ülkenin ekonomisine katkı yapmayacağı gibi küresel ısınmaya ve ülke olarak daha sıcak bir geleceğe katlanmak zorunluluğumuzdan başka bir şey söylemiyor bize. Tüm bu maddelere bakıldığında akbelen ormanının ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz ve gün geçtikçe yeşil alanların azalmasıyla ‘iklim krizini’ daha da derinden hissediyoruz… Fotoğraflar Foto Muhabiri Berkcan Zengin’e aittir.