Psikonöroimmunoloji Perspektifi:
Stres tek başına kanseri başlatan bir faktör olmasa da, psikonöroimmunoloji alanındaki araştırmalar kronik stresin bağışıklık sistemi, hormon dengesi ve tümör mikroçevresi üzerinde yarattığı etkiler nedeniyle kanserin gelişimini ve ilerleyişini önemli ölçüde etkileyebildiğini gösteriyor. Uzun süre yüksek kalan kortizol ve adrenalin seviyeleri DNA onarım mekanizmalarını zayıflatırken, bağışıklığın ilk savunma hattı olan NK hücrelerinin kanser hücrelerini tanıma ve yok etme kapasitesi düşüyor; aynı zamanda inflamatuvar sinyaller artarak metastaz için uygun bir zemin hazırlanıyor. Bu nedenle stres doğrudan kanser yaratmasa da vücudu kansere karşı daha savunmasız bir biyolojik profile sürüklüyor. Öte yandan stres yönetimi, mindfulness, kaliteli uyku, düzenli egzersiz ve sosyal destek gibi pratiklerin bağışıklığı güçlendirdiği, özellikle NK ve T hücre yanıtlarını iyileştirerek hem kanser riskinin azalmasına hem de mevcut tedavilerin (özellikle immünoterapi) daha etkili olmasına katkı sağlayabildiği birçok klinik çalışmada gösterilmiş durumda; yani stres azaltmak tek başına bir tedavi ya da korunma yöntemi olmasa bile, kanserle mücadelede biyolojik, psikolojik ve terapötik açıdan güçlü bir destek mekanizmasıdır.



