Yeni Yılın Toplumsal Hafızadaki Yeri
Yeni yıl, yalnızca takvimde bir sayfanın değişmesi değildir. Yüzyıllardır farklı toplumlarda, farklı inanç ve kültürlerde ortak bir anlam taşır: bir dönemin kapanışı ve yeni bir sürecin başlangıcı. Bu yönüyle yeni yıl, bireysel olduğu kadar kolektif bir hafızanın da parçasıdır.
Yeni yıl kavramı, insanlığın zamanı ölçme ve anlamlandırma ihtiyacıyla doğmuştur. Antik uygarlıklarda yılın başlangıcı genellikle doğa döngülerine göre belirlenirdi. Mezopotamya’da hasat sonrası, Antik Roma’da ise tarım takvimine göre yıl başlangıçları kutlanırdı. Roma İmparatoru Julius Caesar’ın M.Ö. 46 yılında Jülyen Takvimi’ni kabul etmesiyle birlikte, yılın başlangıcı bugünkü anlamıyla Ocak ayına sabitlendi.
Farklı kültürlerde yeni yıl, farklı ritüellerle karşılanır. Kimi toplumlarda sofralar kurulur, kimi yerlerde ateşler yakılır, kimi kültürlerde sessizlik ve içe dönüş ön plandadır. Ortak nokta ise şudur:
Yeni yıl, geçmişle vedalaşma ve geleceğe niyet etme anıdır.
Nar kırmak, dilek tutmak, yeni yıl mesajları göndermek gibi ritüeller; bireysel olmaktan çok kolektif davranış kalıplarıdır. Bu ritüeller, toplumların kuşaktan kuşağa aktardığı ortak semboller hâline gelir ve toplumsal hafızayı canlı tutar.
Yeni yıl, aslında geleceği değil; geçmişle kurduğumuz ilişkiyi yeniden düzenler. Her yıl aynı tarihte durup bakmamızın nedeni budur. Takvim değişir, ama asıl değişen, zamanı birlikte hatırlama biçimimizdir. Ve belki de yeni yılı bu kadar anlamlı kılan şey, onun bireysel bir başlangıçtan çok, ortak bir hafıza anı olmasıd
Günümüzde yeni yıl, küreselleşmeyle birlikte daha evrensel bir anlam kazanmıştır. Farklı coğrafyalarda yaşayan milyonlarca insan, aynı anda geri sayım yapar, benzer dileklerde bulunur. Sosyal medya, bu ortak deneyimi daha görünür kılar.
Ancak tüm bu görünürlüğe rağmen yeni yılın temel işlevi değişmemiştir:
Durmak, bakmak ve yeniden yön belirlemek.

-png-1766323558-1823714642.png)

